![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
Üniversitelerde Seçim Heyecanı…
/**/
Yazar: HAMİT SERBEST | Tarih: 17/04/2008 | Saat: 06:312008 yaz ayları birçok üniversitede öğretim elemanlarının yeni ümitlere kapıldıkları bir dönem olacaktır. Görev süreleri dolan rektörlerin yerine seçim yapılacak. İlk dönemini tamamlayan rektörler ikinci dönem için kolları sıvarken yeni isimler de alternatif olarak ortaya çıkacaktır. Bu süreçte toplumsal hafızanın zayıflığına güvenerek eski yöneticilerden de sahneye çıkanlar olacaktır, olmaktadır da… Üniversitelerimizde seçimin hiçbir sorunu çözmeyeceğini, yükseköğretim yasası değişmediği takdirde hiçbir iyileşme sağlanamayacağını düşünen büyük bir grup olduğu da bilinmektedir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda tanımlanmış olan yönetim modelinin birçok yanlış yönleri olduğunu tüm kesimler kabul ediyor. Yasa değişikliği yapılması konusunda yapılan son tartışmanın ana ekseni üniversitelerin yönetim biçimi üzerinde idi, iki farklı temel yaklaşım vardı. Bunlardan birisi üniversiteyi meslektaşlar topluluğu olarak gören ve kurullar marifetiyle yönetimi savunan modeldi. Diğeri ise üniversitenin şirket anlayışı ile yönetilmesini ve rektörün kendi ekibini kurma ve tek belirleyici olma hakkı olduğunu iddia eden görüş idi. Bu model, üniversiteyi tıpkı bir şirket gibi belirli işlevleri yerine getirecek ve kar edecek bir yapı olarak görüyor. Halbuki, toplumların üniversitelerden beklentileri göz önüne alınacak olursa bu modelin ne kadar kısır kaldığı görülür. Üniversitelerin mutlaka demokratik bir ortam olması gerekir, ama öyle olmadığı da bilinen bir gerçek. Aslında üniversitelerdeki antidemokratik ortam ve özdenetim mekanizmalarının eksikliği üniversitelerimize yöneltilen eleştirilerin de temel nedenini oluşturmakta. Üniversite çalışanlarının tüm bu olumsuzlukların giderilmesi için yasal düzenlemelere ümit beslemesi ve sanki yasa değişmediği takdirde hiçbir şey yapılamayacağını düşünmesi üniversite anlayışı adına büyük bir eksiklik. Yasal düzenlemenin yeterli olmayacağını öncelikle üniversite çalışanlarının anlayışının değişmesi gerektiğini ve bunu da ancak öğretim üyelerinin kendilerinin yaklaşımlarını, anlayışlarını değiştirerek sağlayabileceklerini görmeleri gerek. Bilindiği gibi, son yıllarda AB’ye uyum çalışmaları çerçevesinde bir takım hukuki düzenlemeler yapılması yeterli olmadı ve bu düzenlemelere taraf olan tüm kesimler kendi değer yargılarından bir anda kurtulamadılar. Üniversitelerimizde de ne yeni bir rektör seçilmesi ne de yükseköğretim yasasının değişmesi bir anda bütün sorunları çözmeyecek. Öğretim üyelerinin özdenetim mekanizmasını oluşturmaları gerek. Bugünkü sistemde rektörlerin çok büyük yetkileri olduğu ve onlar istemediği takdirde hiçbir şeyin yapılamayacağı düşünülüyor. Anadolu’da bir söz vardır: “Şeyh uçmaz, müridi uçurur”; öğretim üyelerinin tavrı da bunu çağrıştırıyor. Bu tavır gerçekte rektörlere yasanın verdiğinden daha fazla güç vermekte ve bir müddet sonra rektörler de tüm eleştiri ve önerilere kulağını kapamaktadır. Gerçeklerin söyleneceği ilk yer üniversiteler olmalıdır, tabii ki bunu da öğretim üyeleri yapacaktır. Bunu yapmak hem medeni cesaret ister hem de kişisel çıkarlarının zarar görebileceğini göze alabilmeyi gerektirir. Ama üniversitelerimizin bu günkü durumu genelde siyasi ortamdan farklı bir manzara arz etmiyor. Seçim çalışmaları rant paylaşımı olarak geçmekte ve rektör olarak atanan kişinin ilk işi verdiği sözlere göre dağıtım yapmak olmaktadır. Böyle bir ortamda ilkelerden, kurallardan bahsetmek abesle iştigal olmakta; böyle şeyler rektörlerin gündemine girememektedir. Bu ve benzeri tutumları siyasette görmeye bile artık tahammül edemezken üniversitelerin bu durumda kalmasına rıza göstermek çok büyük bir suça ortak olmak anlamına gelecektir. Bence çözüm için üniversiteler yasasının düzeltilmesini veya iyi bir kişinin rektör olarak atanmasını beklemek boş bir hayaldir. Çözüm öğretim üyesinin kendisindedir; nasıl ki ülkede demokrasinin gerçek anlamda uygulanır olabilmesi için insanımızın demokrasiyi özümsemesi ve vatandaşlık bilinicini geliştirmesi gerekiyorsa… Üniversitelerimizde de öğretim üyeleri, var olduğuna inandığım, üniversitelilik bilinçlerini ön plana çıkararak üniversitelerine sahip çıkmalıdırlar. Bunun tek bir reçetesi yoktur, her üniversite kendine göre bir yöntem geliştirecektir. Yeter ki istesin!.. ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |