![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
"Adana'da ilk sorun işsizlik"
/**/
Yazar: FATİH ÖZGÜR | Tarih: 24/03/2008 | Saat: 19:04“Adana Valisi İlhan Atış, bir yıldır görev yaptığı kentte 5 soruna çözüm bulamadıkları için üzgün olduğunu söyledi. Atış, ‘İlk sorun işsizlik’ dedi.” Sayın Valinin gazetelerde yer alan açıklamasına göre kentimizin beş önemli sorunu da şunlar: “İşsizlik, sınıflardaki öğrenci sayısının fazla oluşu, ilçelere ulaşım zorluğu, havaalanı kapasitesinin yetersizliği ve yüzde yüz başarıya ulaşılamayan huzur ve güvenlik” (Hürriyet Çukurova, 21.Mart.2008 Cuma.) Oysa şu sözler de Sayın Vali beyefendinindir. “Atış: “İyi gidişin üzerine yorgan öretmek istiyorlar”...Adana Valisi Atış, törende ( ÇÜ Adana Sağlık Yüksek Okulu yeni hizmet binası açılış töreni) yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Avrupa’nın 6., dünyanın 17.büyük ekonomisi haline geldiğini, iyi gidişin üzerine yorgan örtmek isteyenlerin olduğunu, buna izin vermeyeceklerini söyledi.” (BÖLGE, 20.Mart.2008 Perşembe) Uzmanlar, Türkiye Ekonomisinin dünyadaki yerine dair sıralamada gerçekten 17. durumda olduğunu inkar etmemekle beraber şu soruyu da sormaktadırlar: Türkiye’nin toplam borcu AKP iktidara geldiğinde 218 milyar dolarken de Türkiye dünya ekonomileri arasında 17. sıradaydı. Şimdi 6 yıl sonra bu durum değişmedi ama borçlarımız bir katından da çok artışla 450 milyar doları aştı. Keza 2002 de hane halkının borçları toplamı 4 milyar $ iken şimdi bu rakam 74 milyar $ a çıkmıştır. Uzun aramalara karşın iş bulamayıp ümidi kırılıp artık iş aramaktan vazgeçenleri hariç tutunca bile % 10 düzeyinde kronikleşen işsizlik, aslında % 17’ler düzeyinde; İlk kez işe girecek-tahsilli gençlerimizde bu oran % 25’e çıkıyor. Acaba “müthiş başarı” aynı sırada kalarak borçları katlamak ve işsizliğe mahkum olmak mıdır? Dikkat olunursa bir diğer büyük dert olan “Gelir dağılımı adaletsizliği”ne hiç değinmedik... Bizim öteden beri söylediğimiz çok net ve açık: Başarı, dünya sıralamasında işlem toplamı itibarıyla “Büyüklük”te, 5 yıl önceki yeri, borçları bir kat çoğaltarak korumaksa;bu elhak bir marifet; Ancak bununla öğünmek ironi değil mi? Sonra sormazlar mı tabloyu pespembe görüp göstermek isteyen muhterem kişilere: O pek övündüğünüz Avrupa 6. sıradaki ekonominin borçlanma maliyeti neden Avrupa ortalamasının kat kat üzerinde, adeta tefeci faizi düzeyinde bedelle mümkün oluyor? Yok mu bir terslik bu durumda? Bu durumun iyiliğine alametse, çok daha düşük faiz oranlarıyla borçlanan ülkelerin ekonomik performanslarını nasıl ifade etmek uygundur? Acaba dünya ülkelerinin ekonomileri itibarıyla tasnifinde aynı kategoride olduğumuz ülkelerin çoğu “Cari fazla” verirken biz neden hep “Cari açık” üretiyoruz? Bu “Cari açık”, sonuçta yıllık ekonomik faaliyetlerden zarar edip o zararı yüksek faizle borç alıp kapatmak mecburiyetini ve/veya elde avuçta ne varsa satma zorunluluğunu doğuran bir sonuç değil midir? Eğer bazı hain(!)lerin, bazı gafil(!)lerin, sırf muhalefet olsun diye üzerini örtmek istedikleri “İyi gidiş” gerçek ise, neden Borsamız yılbaşından beri % 40’ı bulan düşüşler yaşamıştır? Bağımlı ve mecbur olduğumuz “sıcak para”yı bulmak üzere zoraki “değerli kıldığımız” Türk Lirasında son dönemlerde görülen hareketlilik; Dövizdeki yükseliş nasıl açıklanabilir? Enflasyon hedefi geçen sene % 100 saptı; Bu yılın enflasyon hedefinin de aynı akıbete mahkum olduğuna dair somut göstergeler neye alamettir? Acı gerçek: Türkiye’nin son beş yılda Faize ödediği miktar 184 milyar dolar; Faize ödenen bu parayla, mesela 60 Atatürk Barajı yapılabilecekken; İzlenen ve “müthiş başarı” denip, eleştirenin “üzerine yorgan örtmek istemekle” suçlanıldığı ekonomik sonuçlarla “60 baraj inşa edecek para” elin oğluna, çıtır çıtır yesin diye faiz olarak transfer edilmiştir. Çark yine, yeni paraların eloğluna faiz ödenmesini gerektiren borç ve açık üreterek dönmektedir... Bugün asıl mesele dünya, başta ABD, küresel bir kriz ortamında ve resesyona ilerlerken Türkiye’nin bu yılı çıkarmak için (ekonomiyi çevirebilmek üzere) en az 100 milyar dolara ihtiyaç olmasıdır. İzlenen ekonomi politikasının ürettiği “Cari Açık”ta rekor kırılıp, 45 milyar dolar sınırına dayanmış bulunulmasıdır... Eğer bir ülkenin alıp başını çok ileri ve iyiye gittiği; Ekonomide inkarı ayıplanacak bir mucizevi başarı elde ettiği gerçek ise; Ve İşsizlik o ülkenin 4. büyük kentinde en birinci sorun ise, orada müthiş bir çelişki ortada değil mi? Ne dersiniz? Sonra biliyoruz ki istatistiki hesaplamada farklı yöntemler kullanarak kağıt üzerinde yaratılan iyileşmeler değil; Sade yurttaşın dar ve kısıtlı bütçesinde elle tutulur iyileşmelerdir makbul olan; aranan ve ne acı ki o durumda değiliz bugün! Hiç öyle olsaydık işsizlikte birinci olurken; Parası olmayan aile çocuklarına makul sayıda öğrencinin öğrenim gördüğü sınıfları verememenin üzüntüsünü yaşar mıydık? Böyle bir sosyo-ekonomik ortamda huzur ve güvenlik başlıca sorunlardan olur muydu? Ne dersiniz? O nedenle yapılması gereken boş sözlerle propagandadan vazgeçip Adana’nın potansiyelinden, geçmişte çok başarıyla yapıldığı gibi, yeniden yararlanmaya kafa yormaktır; Adana’yı yeniden bir “Cazibe merkezi” yapmak üzere üreten ve istihdam eden; Böylece ülkeye ve Ulusa yararlı olan duruma getirmektir...
![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |