![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
AK-ŞAKA ADAYLIK VE SEÇİM GERÇEĞİ...
/**/
Yazar: ERDAL AKALIN | Tarih: 04/03/2015 | Saat: 23:17Aday Adayları Sahaya Çıkarken !.. Genel seçimler yaklaşırken, siyasi partilerin milletvekili aday adayları da toplumun karşısına çıkmaya başladılar. Ben, bu tanıtım çalışmalarını ‘sahaya çıkıyorlar’ diye tanımlıyorsam, yanlış anlamayın; merhum Aziz Nesin’den esinlenerek ifade ediyorum. Hani meşhur bir repliği vardır rahmetlinin; “Ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz futbolcu!” dediği! Şimdilik duyumlarımıza göre AKP adına 115 aday adayı sahaya çıkmışlar. Bu sayının CHP için 60’tan fazla olacağını duymaktayız. Bu hafta için MHP, Vatan Partisi ve HDP için bazı aday adayları isimleri de kulaklarımıza yansımaktadır. AK-ŞAKA olarak aday adaylığına kendisini uygun ve yeterli görerek sahaya çıkanlara başarılar diliyoruz. *** Hafta sonu, Mersin için kanımca adını çok sık duyduğumuz ve hemen her genel seçimde sahaya çıkmasına karşın, adayı olduğu partinin sıralama dengesinin seçilemeyecek noktasına kaydırılan bir dostumun tanıtım programına konuk edildim. Bu kaydırmalar Dr. Hüseyin Çamak’ın güçlü kişiliğinden parti adına yararlanmak mı idi, yoksa ?!. Sevgili meslektaşım Dr. Hüseyin Çamak, bir grup insanımızı kahvaltı programında ağırladı ve kısa bir konuşma ile aday adaylığı başvurusunu bizlerle paylaştı. Bazı davetliler de mikrofona davet edilerek birkaç tümce söylediler Hüseyin Çamak adına. Bendeniz de kısa bir söylem yapmakla görevlendirildim, gerçi sevgili dostumu anlatmam gereksizdi salonun konuklarına. Zaten Dr. Çamak’ın da benim tümcelerim dâhil, süslü tanıtımlara asla ihtiyacı yoktur. Kanımca Mersin’e geldiği 1980 yılından bu yana, sağcının veya solcunun, dostlarının ve hatta rakiplerinin hakkından olumsuz düşünemeyecekleri bir kişiliktir Hüseyin. Bu nedenle de bana sadece başarılar dilemek ve bu kez de CHP’nin sıralama gazabına düşmemesi adına ilgililere çağrı yapmak düşmüştü. Sadece şunu söylemekte sakınca görmüyorum ki; “Dr. Hüseyin Çamak, milletvekili olarak kürsüde yemin ederse, ben de artık TBMM’de temsil ediliyorum diye rahatlıkla müsterih olacağımı biliyorum!” *** Şimdi bir şiirle selamlamak istiyorum tüm aday adaylarını. Ki, bu şiiri Sevgili Dostum Dr. Hüseyin Çamak’ın iyi bildiğinden eminim. Nazım Hikmet'in bu şiirini sizler de biliyor musunuz?
Buyurun, sorun
Canlılar kaça
Dörde ayrılır
Bana yanlış gibi
Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar. Çocuklar da insan
Haklısınız, o
Peki, şimdi yeniden
Bitkiler, Hayvanlar
Oğlum insanlara ne
Kalplerinde sevgiyi yeşertip
***
Rejim mi Geçim mi? Gelişmeleri izledikçe, Haziran 2015 genel seçiminin bir rejim tercihine evirildiği kesinleşmektedir. Sayın Tayyip Erdoğan, tarafsız cumhurbaşkanı unvanını yok sayarak her fırsatta rejim tartışmasını ortaya koymaktadır. Talebi ise açıktır; parlamenter sistemi alt üst ederek kendisinin tam yetkili devlet başkanı olabileceği bir anayasa değişikliği arzulamaktadır. Bu amaçla da ‘en az 400 AKP Milletvekili’ istemektedir Türk İnsanı’ndan. Sadece biz sıradan T.C. Vatandaşları değil, anlı şanlı hukukçular ki, ağırlıklı olanları anayasa hocalarıdır (tek istisna Prof. Burhan Kuzu !), Sayın Erdoğan’ın tanımladığı başkanlık sisteminin ülkemizin yapısına uygun olmadığı ısrarla söylemektedir. Hatta eski yol arkadaşı ve partinin diğer kurucusu olan Sayın Abdullah Gül dahi, böyle bir değişimin ülkenin hayrına olmadığını vurgulamaktadır. Partinin diğer kurucusu olan ve kendince bir özgül ağırlık sahibi olduğunu savunan Sayın Bülent Arınç bile, zaman zaman çelişkilere düşmekle birlikte başkanlık taraftarı değildir. Bir dönemlerin AKP içinde ikinci etkinlikte mensubu sayılan Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat ise, o denli karşı görüştedir ki, bu nedenle partiden istifa etmiş ve HDP’ye transfer olmuştur. Ancak, parlamenter kaderlerini Sayın Erdoğan’a bağlamış olan AKP Milletvekilleri ve aday adayları, kendilerini siyaseten ‘kopyala-yapıştır’ formülüne bağlı kıldıklarından, liderin her arzusunu yerine getirmekle kendilerini bağlamışlardır. Ya bu konu bilgi dağarcıkları dışındadır ya da koltuğumu ne pahasına olursa olsun korumalıyım egosuna esir düşmüşlerdir. Anlaşılmaktadır ki, genel seçimlere girerken ABD tipi başkanlık bize uymadığı için ve Putin türü başkanlığı kamuoyuna kabul ettirmek zor olacağından, Sayın Tayyip Erdoğan yeni bir başkanlık yorumuna seçmenleri ısındırmak istemektedir; Meksika modeline uygun Türk tipi başkanlık sistemi! Kanımca Haziran seçimleri, bu gelişmelerin baskısı ile ilk izlerini Gezi Parkı eylemlerinde gördüğümüz bir deneyimin ışığı altında gerçekleşecektir. Gezi Parkı katılımcıları; farklı yaş ve farklı toplumsal tabandan gelenlerin oluşturduğu ortak değerler bileşiminden ortaya çıkmışlardı. Bir kısmı beyaz yakalı işsiz üniversite mezunları iken, bir başka bölümünü de varoş insanları ve sosyal güvenceden yoksun emekçiler oluşturmuştu. Bilimsel tanımı ile; ortak sorunlar ve ortak değerler ile bütünleşmiş bir toplumsal kuşak Gezi Parkı içerisinde buluşmuştu (Karl Mannheim tanımı). Ana sorun; siyasi erk sahiplerinin ve onlara yakın duranların ödüllendirildiği düzeni savunmak değil, ülke kaynaklarının ortak ve adilane paylaşımını ve demokratik teamüllerin geçerliliğini dillendirmekti. Ortak sorunlar ve özlenilen değer yargıları o denli ortaya çıkmıştı ki, Gezi Parkı bileşenlerini Çarşı Grubu gibi belirgin bir platformla birlikte izleyebilmek olguyu kavramamız adına bizlere bir sosyolojik ders haline dönüşmüştü. İşin en sevimsiz yanını ise, kanımca polis teşkilatında ciddi bir bellek kaybı olduğunu anlamakta yaşamıştık. Ülke tarihinde belki ilk kez, emniyet teşkilatı devletin değil, iktidardaki hükümetin koruyucusu rolüne soyunmuştu. Bunu da maalesef acı örneklerle hepimize yansıttılar ve yaşattılar. Şahsen; çocukluğumun, gençliğimin ve günümüze değin oluşan olaylardaki feragati ile kişisel kahramanımız olan polislerimizin, hükümetin maaşlı ve eli sopalı memuru değil, cumhuriyetin koruyucusu ve vatandaşın güvencesi olduğunu bir an önce anımsamasını diliyorum. Haziran genel seçimleri, muhalefet partilerine kanımca büyük sorumluluk yüklemektedir. İktidar matematiği gerçeğini yok saymadan düzgün yazılmış bir protokol uyarınca seçim ittifakı yapmalarını zorunlu görmekteyim. Muhalefet partilerini; CHP, MHP, Vatan Partisi ve hatta HDP ile küçük kalmış diğer muhalif partileri rejim için seçim ve geçim için seçim ortak paydasında buluşturabilecek akil insanlarımızın ellerini çabuk tutmalarını diliyorum (Benim işaret ettiğim akil insanlar arasında; Kadir İnanır, Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit ve Necati Şaşmaz tabii ki yoktur!). Gezi Parkı ile kendilerine bireysel sorumluluk yüklemiş olan toplumsal kuşağın ise, internet denen kolaylıkları kullanarak ve en azından fikir bazında örgütlenerek, sosyal medyanın getirilerini özgüvenlerine yakışır şekilde kullanmalarını ve genel seçimlere zihnen hazır olmalarını içtenlikle diliyorum. Toplumsal eylemleri aktif meydan, alan ve sokak hareketi olarak değil, eş güdümlü beyin ve yürek hareketi olarak yapabilir ve başarabiliriz. Ha bu arada, adına ‘Ak-troller’ denen maaşlı bilgisayar korsanlarının hedefi olabileceksek de, yılmadan rejimi, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumakla yükümlüyüz. Bu yazının amaçlarını anlamakta zorlananlar; Ulu Önder’in “Ey Türk Gençliği” başlıklı vasiyetini bir kez daha okusunlar, derim!..
Yazar Notu: Bu yazı başka bir yerde yayınlanmaktadır.(Mersin İmece) ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |