![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
DENGE VE DENETİM
/**/
Yazar: KORAL ÇEPNİ | Tarih: 01/07/2014 | Saat: 20:29
Koral Çepni DENGE VE DENETİM İnsanlar birlikte yaşadıkları sürece bir denge ve denetim arayışı içerisindedirler. Denge ve denetim arayışını örneğin aile içinde izlemek mümkündür. Karı koca arsındaki ilişkiler sağlıklı bir dengeye oturmadan, aile mekanizması her iki tarafın da mutlu olacağı bir şekilde çalışmadığı zaman aile birliğini uzun zaman sürdürmek çoğu zaman mümkün olmaz, eğer ki bir taraf maddi veya fiziki zorlamalar neticesinde birlikte kalmaya mecbur olmaz ise. Ancak bu zorlama da bir yere kadar sonuç verir, maddi ve/veya fiziki şartların zorlamasından kendini kurtarabilen mutsuz taraf hemen birliği bozacak girişimi başlatır. Evli çiftler birbirlerinin davranışlarını, harcamalarını, karşılıklı denetlerler ve burada dengeyi bozacak örneğin 3. bir şahıssa karşı aşırı ilgi veya aşırı kumar harcamaları hemen dengeyi bozan davranışlar olarak, düzeltilmesi talebi ile gündeme getirilir. Şirketlerde de bu denge ve denetim arayışını gözlemek mümkündür. Bir sanayi şirketinde bir fonksiyonun, örneğin üretimin veya satışın aşırı ağır bastığı durumlarda şirketin uzun vadede sürdürebilirliğini riske etme ihtimali yüksektir. Örneğin satışın ağır bastığı durumlarda genelde satış vadeleri gereğinden fazla uzundur, üretimde verimlilik prensipleri ihmal edilir. Tersine üretimin ağır bastığı konumda ise her şey işletmenin tek düze asgari maliyet ile çalışması üzerine kurulmuş olup, pazarın farklı ürün ve değişik özelikler talepleri göz ardı edilir. Her şartta şirketin sağlığı zarar görür. Şirketler işlerin doğru bir dengede yürümesi için denetleme fonksiyonlarını devreye sokarlar. Denetimi kimi zaman tarafsız birimler yapar, özellikle halka açık veya çok ortaklı şirketlerde hiçbir bölümün, hiçbir paydaşın gereksiz yere aşırı bir şekilde kayrılmadığını imzaları ile teyit ederler. Aksine bir durumda oluşan dengesizliği paylaşıp, düzeltmek için gerekli önerilerde bulunurlar. İnsanların yarattığı en karmaşık toplumlar olan siyasal birliktelikler de tıpkı aile veya şirketlere benzer bir denge ve denetim arayışındadırlar. Denge ve denetimin olmadığı topluluklar ya anarşi içindedirler, ya bir diktatör tarafından yönetilmektedirler ki, onun da sonu gene toplumsal kaostur. Yabancı bir arkadaşıma bir gün o ülkede yaklaşan milletvekili seçimlerinde nasıl oy kullanacağını sorduğum zaman verdiği cevabı hala unutamam: “Ben aslında A partisini tutuyorum ama bu seçimde B partisine oy vereceğim çünkü B partisi son zamanlarda çok sempati kaybetti, meclise hiç milletvekili gönderememe ihtimali var. Ben mecliste onların da olmasını ülkem için yararlı görüyorum, onun için de bu seçimde oyumu B partisine vereceğim.” Arkadaşım kendince bir denge arayışında idi. Modern demokrasilerde dengeler genelde yargı-yasama-yürütme arasında oluşturulmaktadır. Bu 3 erkten eğer birisi kendine ayrılan alandan çıkıp, diğer erklerin de alanını işgal ederek dengeleri bozar ise bizlerin anladığı anlamdaki demokrasi de zedelenmiş olur. Parlamenter demokrasilerde Cumhurbaşkanına düşen en önemli görevlerden birisi de, bu üç erkin uyum içerisinde çalışmasını, dengelerin bozulmamasını sağlamaktır. Onun için de kendi politik fikirleri ve geçmişi ne olur ise olsun, Cumhurbaşkanı ağırlığını bir tarafa vermemelidir. Cumhurbaşkanı ayrıca YÖK, Anayasa mahkemesi üyeleri gibi özerk kurumlara üye atamakta, devlet kademesinde üçlü kararname gerektiren önemli atamalara imzasını koyarak onay vermektedir. Dolayısıyla atamaların belli bir ideoloji veya dünya görüşünü göz önüne alarak değil de, sadece liyakat esasına göre yapılması önemlidir. Dengeler ancak böyle koruna bilinir. Almanların bir lafı vardır, belki bilirsiniz, “güvenmek iyidir ancak kontrol daha iyidir” diye. İçinde yaşadığımız karmaşık toplumlarda dengelerin bozulmasını, haksızlığın oluşmasını önlemek için yürütmenin denetimi elzemdir. Denetimi ise modern demokrasilerde genelde yargı ve diğer özerk kurumlar yapmaktadır. Bunun için de ülkemizde önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri olağanüstü bir önem kazanmaktadır. Hükümetin, mecliste sandalye çoğunluğunun, Cumhurbaşkanının, Anayasa mahkemesi üyelerinin çoğunluğunun, hepsinin belli bir ideolojik görüşten gelmesi dengelerin bozulması, denetimin yapılamaması anlamına gelecektir. Dengelerin bozulması ve denetim eksikliği ülkeyi sonuçta haksızlığa ve anarşiye götürecektir. 17 Aralık 2013 gelişmeleri ülkemizde dengelerin şimdiden nasıl bozulduğunun, yürütmenin, parlamentoda ve Cumhurbaşkanlığı makamındaki parti birlikteliğinin yargıyı da nasıl etkileyebileceğinin tipik bir örneğidir. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy hakkı olan her Türk vatandaşı kanımca ülkenin dengelerini ve yürütmenin sağlıklı bir denetimini göz önüne alacak şekilde oy kullanmalıdır, bir futbol takımını tutarcasına değil. Benim oyum stratejik olacaktır! 1 Temmuz 2014 ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |