![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
AK-ŞAKA Eyyam-ı Bâhur Manzaraları!..
/**/
Yazar: ERDAL AKALIN | Tarih: 12/09/2013 | Saat: 11:26Eyyam-ı Bâhur Manzaraları !.. Arapça kökenli olan bu deyim, yılın en sıcak günlerine işaret etmek üzere kullanılmıştır ve bizden önce ki kuşak tarafından temmuz ayının son günleri ile ağustosun ilk yarısını kapsayan yılın sıcak ve nemli günlerini anımsatmak üzere belleklerimize kazınmıştır. Eyyam-ı bâhur, yani yılın en sıcak günleri aslında meteorolojik bir olgudur ve her yıl yinelenirken, bir yıl daha yaşlanmış bedenlerimizi sanki biraz daha olumsuz etkiler. Bunun ilk nedeni, sanırım yaşlanan vücudumuzun ısı düzenleyici merkezinin duyarlılığının artması ve ruhsal direncimizin eski dayanıklılığı kaybetmesidir. Fakat yadsınamayacak ana etken, atmosferimizi gittikçe yoğun şekilde sarıp sarmalayan karbon gazlarının yarattığı sera etkisidir. Mavi kürenin tahammül edebileceği atmosferi içeriğindeki karbon gazları oranı azami 350 ppm iken, bu sınır aşılmış ve 400 ppm düzeyini geçmiştir. Böylece dünyamızın ürettiği ısının bir kısmı artık atmosferden uzaya yansıyamamakta ve dünyamızın üzerinde yayılmaktadır. Birkaç derecelik ortalama ısı artışı sonrası ise buzullar erimeye başlamakta ve alışılmış iklim nitelikleri ciddi değişikliklere uğramaktadır. Daha sık rastlanan kasırgalar ve su taşkınlarını birlikte izlemekteyiz ve bu hızla değişimler devam ederse, denizlerin kabaracağı ve sahil kentlerinin sular altında kalacağı da öngörülmektedir. İklim değişiklikleri ve dünyanın sıcak kuşağının kuzeye kayması sonucu tarımsal sorunlar yaşanacağı da aşikârdır. Özellikle taze sebze ve meyve tarımının etkileneceği, hayvanların besin kaynağı olan otlakların zarar göreceği anlaşılmıştır. Kaldı ki, su kaynakları zaten sınırlı olan dünyamızın içilebilir ve kullanılabilir su rezervlerinin ciddi boyutta baskı altında kalacağını da biliyoruz. Bilmesine biliyoruz da maalesef sera etkisini azaltacak doğru adımları da atamıyoruz. ABD ve Çin, sera gazlarını üreten en büyük sanayi ülkeleri olarak şimdilik endüstriyel kısıntıya gitmeyi bir türlü kabullenemiyorlar. Bu konunun en değerli adımı olan Kyoto Anlaşması da sadece kâğıt üzerinde kalmış oluyor. Eyyam-ı bâhur, bu yıl Orta Doğu coğrafyasını biraz daha sert etkilemiş görülüyor. Yakın komşumuz Suriye, iki yılı aşkın bir iç savaş yaşayarak, hem sıcak ve hem de kanlı günler yaşıyor. Kısa dönem içerisinde olası bir sükûnette ufukta görülmüyor. Tarihin kadim sayfalarına ‘Dünyanın Anası (Ümmül Dünya)’ diye geçmiş olan Doğu Akdeniz’in ve Nil’in ünlü ülkesi ise Suriye’den farklı değildir. Önce Mübarek’li günleri geride bırakmak için sancılı ve kanlı günler yaşayan Mısır, şimdi de Müslüman Kardeşler temsilcisi olarak cumhurbaşkanı olmuş Mursi’den kurtulmak çabasına düşmüştür. Ülke, şeriat yönetimini isteyen Müslüman Kardeşler ile laik demokrasiye geçmek talebini öne çıkaran diğer bir grup olarak iki toplum haline dönmüştür ve maalesef kanlı çatışmaların sonu geleceğe de benzememektedir. Demek ki, Suriye ve Mısır, eyyam-ı bâhur’dan en çok etkilenen ülkelerdir denebilir! Ülkemiz ise çok şükür şimdilik beş yurttaşını kaybettiği ve onlarca vatandaşını da tek gözlü yaşamaya mahkûm ettiği Taksim Gezi Parkı eylemlerinin gölgesinde eyyam-ı bâhur dönemine girmiştir. AKP İktidarı, birkaç ağacı kurtarmaktan ibaret olmayan bu sosyal iradeye karşı, kendince etkin ama bir o kadar da baskıcı önlemler alarak yola devam etmek kararındadır. Önlemler nerede ise stadyumların kapısına kadar taşınmıştır. Artık taraftarların maç sırasında kullanacağı sloganlar bile iktidar organınca nerede ise bir yönergeler dizisi ile sınırlanacak çarpıklığa indirgenmiştir. Bilmem ki, Sayın Bakan (hani spordan sorumlu olanı), kulüplere nasıl tezahürat yapacakları konusunda bir bilgilendirme yapmış mıdır ve taraftarların amigo adı verilen tribün liderlerine emniyet güçlerince yeterli gözdağı verilmiş midir, henüz açıklık kazanmamıştır. Hatta maçların oynanma saatlerini gündüze alalım diye düşünen yetkililer, bir bakarsınız en az seyircili takıma ekstradan bir puan verelim noktasına bile gelebilir! Bellidir ki, korku dağlar da beklemektedir! Eyyam-ı bâhur, havaların arada bir soluk aldırıcı serinliklere izin vermesi ile eylül ayına girilince unutulur. Bu kez bazı yerler de iplere dizilerek kurutulacak kırmızıbiberler kast edilerek “Biber sıcakları” gelir. Arkasından da “Pastırma sıcakları” koşar. İşte sonbahar kendisini gösteriyor derken, acaba yeni sıcak ve özel günler bizim ülkemiz için nelere gebedir diye düşünmeden edemiyorum. Öyle ya, nerede ise güneydoğu bölgesinde egemenlik kurmaya adım adım gidenler, bilmem hangi güvence ve cesaretle “Eylül ayını bekliyoruz!” dedilerse, korkarım bizim sıcak günlerimiz gelmiş gibidir!.. Kıssadan hisse: “Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi, / Yazılsın seng-i kabrime ‘vatan mahzun, ben mahzun’!” (Namık Kemal)
Yazar Notu: Bu yazı başka bir yerde yayınlanmaktadır.(Mersin İmece) ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |