![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
“FAİZ LOBİSİ”; “DAHLEDEN(SATAŞAN) DİNİMİZE, BARİ MÜSELMAN OLSA”
Yazar: FATİH ÖZGÜR | Tarih: 11/06/2013 | Saat: 22:1310 yıllık AKP iktidarının ekonomik politikası, en çok, Reel Sektörü ihmal eden yaklaşımıyla eleştirildi. “REEL SEKTÖR”, bilindiği üzere “Rant içermeyen” sektördür; Ulusal ekonomide TARIM, SANAYİ ve HİZMETLER Ana sektörlerinde üretici ve tüketici konumundaki bireylerin tümünü temsil eden kesimdir. Bu kesimin gerçekleştirdiği tasarruflar finansal kesim tarafından toplanır ve tekrar üretimde kullandırılır. Ne yazık ki AKP iktidarında ekonomimiz, yatırımlara yetecek iç tasarruf üretme kabiliyetini yitirdi. BÜYÜME konusunda, o çok övünülen 10 yılın ortalaması da % 5, 90 yıllık Cumhuriyet dönemi ortalaması da % 5… Yani AKP döneminde değişen bir şey yok; Aslında var ancak o da kötüye doğru: Şimdiki halde, son verilere göre, bu gidişle “Büyümede” değil ortalama % 5’i bulmak, % 2’yi yakalamak, yani nüfus artış hızına eşit bir büyüme dahi hayal gibi. Devletin resmi rakamları bunu söylüyor. Yani gidiş KÜÇÜLME=FAKİRLEŞME yönünde. Buna ek olarak; 10 yılın sonunda zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olurken, 10 yıl evvelin birinci sorunu “ENFLASYON” yine sorun, yine enflasyon hedefi tutmuyor. Dışa satılandan kazanılan, dışarıdan satın alınana ödeneni yine karşılamıyor ve bu “CARİ AÇIK” denilen dertten, sürekli, kan kaybediyoruz. Bu AÇIĞI kapatmak için sürekli dışarıdan BORÇ almaya veya “KANINI, ORGANLARINI SATAN KİŞİ” gibi Cumhuriyetin ekonomik birikimlerini satmaya yöneldi. Onları da sata sata tükettik, Sonra da BORÇ BAĞIMLISI olduk. En çok ve sürekli, hep kazanan bankalar, değil mi? Söylenenlere, yazılıp çizilenlere göre, içeride kazanıp vergi dahi ödemeden parasını yabancı bankalarda saklayanlar, ikinci kere AF edilip, o paralarla ÇARK DÖNDÜRMEK MECBURİYETİ hasıl oldu. Üstelik bu kere affedilenlerle birlikte “PKK’nın dışarıdaki parası da gelir” diye sevinenler dahi var… Borç dengesinde durum ALİ’NİN KÜLAHINI VELİ’YE vaziyetinden hiç farklı değil; Vatandaş da aynı durumda Devlet de. “Devletin borcunu azalttık, IMF ye borcu sıfırladık” derken, 10 yıl sonra TOPLAM DIŞ BORCUN ARTTIĞINI ancak gizleyip halktan kaçırdıklarını sanıyorlar, fakat durumları kafayı kuma sokan devekuşundan farksız. GELİR DAĞILIMI ADALETSİZLİĞİNDE ŞAMPİYON OLUNDU, SOSYAL DEVLETİ ÖLDÜRÜP SADAKA DEVLETİ KURMUŞ HALDELER. Şimdi bu tablonun sorumluları, 10 yıldır adeta “Padişah yetkisi” ile iktidar olanlar, açıkça bir birikimin sonucu, sürekli aşırı ölçüde baskılanan toplumun neredeyse patlarcasına deşarj olması durumu olan “GEZİ PROTESTOSU” ile kendini gösteren toplumsal olayı “Faiz Lobisi” diyerek küçültmek isterken, açık söyleyelim, mezarlıktan geçerken korkusundan şarkı söyleyen adam gibidirler… Bütün insanlık tarihi, özellikle siyasal tarih tanıktır; Toplumun tepkisini anlamak yerine durumu, kafasında kurduğu hayale göre isimlendirenler, vaziyeti sebepleriyle irdelemek yerine sloganımsı nedenlere bağlayıp, tehditle tepkileri önleyeceğini sananların sonu hüsran olmuştur. Çünkü kimse, en katı diktatör dahi halkından güçlü olamaz! Önce bu gerçek idrak olunmalı, sonra da şu “Faiz Lobisi” ithamı tahlil olunup değerlendirilmelidir. AKP ve destekçilerine göre “Faize doymayan finans çevreleri, RTE ve AKP İktidarına savaş açtı. Olaylar bundan patladı” Öncelikle bunun bühtan olduğunu, böyle düşünenlerin, önünde sonunda Türk Halkından, en başta da Gençlerden özür dileyeceklerini söyleyip, devam edelim. Tayyip beyin suçlaması, bir an için, varit olsa dahi, durum, “Frankenstein” öyküsüne çok benziyor. “Faiz Lobisi” suçlu ise olan biten, Emperyalizme teslim olarak, ekonominin doğal, Ulusal menfaatlere uygun, üretim ve istihdam yaratarak, büyümeyi gerçekleştiren reel sektör öncelikli akışını değiştirenler; Sonunda yarattığı canavara kurban olmasıdır! Bu durumda Tayyip beyin 10 yılın bunca haksızlıklarına karşı ayağa kalkanları suçlamak yerine aynaya bakması gerekir. “Faiz Lobisi” suçlamasında bulunanlar belki uğradıkları hayal kırıklığı içinde, gerçeklerden kaçmaya devam edeceklerdir. O nedenle ikna olmazlar, tahmin edebiliyorum; Ancak objektif okurlarım için aşağıya, bir ‘78’linin, “Taksim Gezi Direnişi izleniminden” birkaç satır alıp, takdiri kendilerine bırakıyorum: “Taksim ve çevresi, özellikle biz 78 kuşağı geçkin solcuların siniri bozacak kadar “anti-kapitalist” bir kurtarılmış bölgeye dönüşmüş durumda… Hatta eminim, benim kuşağımdaki birçok insan, “bizim düşlerimizi süsleyen neydi?”yi görmenin şaşkınlığından ayrılamıyor Taksim’den… Paranın adeta dolaşımdan kalktığı, tahayyülü zor, dev bir komünün kurulduğu, üstelik ideolojik açıdan akıl almaz bir çeşitliliği de barındıran bir rüya kentine dönüştü Taksim. İsteyenin helva kavurup dağıttığı, isteyenin Kur’an okuyup namaz kıldığı, isteyenin devrimci marşlarla coştuğu, dileyenin halaylara durduğu, içinde kadın sorunundan eşcinsel sorununa, silahlanma karşıtlığından organik beslenmeye kadar sayısız “çalışma ve tartışma grubunun” kurulduğu dev bir alternatif yaşam alanı. Bir Türkiye gerçeği mi peki bu? Hayır, kuşkusuz değil. Ama Türkiye gerçeğinin önemli bir parçası! Orada olan kitlelerin güçlü bir mesajı: Ben de varım! Beni de gör! Beni yok sayma! Beni yok etmeye çalışma! Tahmin edebileceğiniz gibi günlerdir her kesimden, her anlayıştan sayısız insanla konuşuyoruz. Tek kimlikli, tek merkezli bir yapı yok Taksim’de. Olması da mümkün değil. İşte AKP liderliğinin ve “dışarıdan” Taksim’e bakanların anlaması gereken, bizlerin de AKP liderliğine günlerdir anlatmaya çalıştığımız şey bu…” ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |