![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
HOŞGÖR
/**/
Yazar: HAMİT SERBEST | Tarih: 08/09/2011 | Saat: 11:47Hoşgör, teyzemin kızının adı idi. O’nu bir yıl önce 8 Eylül tarihinde arife günü bir trafik kazasında kaybettik. Ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti, iki ablasının ardından. Hoşgör pek sık görülen bir isim değil. O’na bu ismin konmasının da ilginç bir hikayesi var. Babası, doğumdan önceki gece rüyasında doğacak çocuğunun kız olacağını görmüş. Bir ak sakallı dede haber vermiş ve bu kız çocuğunu hoş görmesini, bir sonraki çocuğunun erkek olacağını söylemiş. Geceyi çiftlikte geçiren baba sabah evine geldiğinde iki kızın ardından erkek çocuk beklenirken doğan kızını çekinerek kucağına vermişler. O da bu rüyasını anlatmış ve öpüp koklayarak bağrına bastığı kızının adını “Hoşgör” koymuş. Babası çocukları arasında en çok Hoşgör’ü sevdi. Birileriyle akraba olmak kan bağı olması dostluk getirmiyor. Ancak, hayatta paylaştıklarımızla içimizde beslediğimiz karşılıklı sevgiden doğuyor arkadaşlık ve dostluk. Çocukluk yıllarımda amca, dayı, hala, teyze çocukları ile yaşadığım en tatlı anılar içindeki iki kız çocuğundan biri idi Hoşgör. Erkek kardeşi benden sadece 20 gün büyüktü, gözümüzü açtık birbirimizi gördük. Hep bir arada büyüdük; birlikte bisiklete bindik, koştuk, yarış yaptık, ağaca çıktık, dağa tırmandık… Hoşgör, hiç birisinde bizlerden geri kalmazdı, bizden hiç farkı yoktu… Özellikle yaz aylarında ablaları evde iş yaparken o bizlerle dağ taş demeden koşturur dururdu. Liseyi bitirdikten kısa bir süre sonra evlendi Hoşgör, çok iyi bir eş oldu. Kocasının askerlik görevini Adapazarı Tank Taburu’nda birlikte yaptılar. Ardından eşinin iş durumu nedeniyle, önce Almanya’da sonra Suudi Arabistan’da daha sonra da Endonezya’da uzun yıllar yaşadılar. Bu arada, iki erkek evlat yetiştirdi. O’nu tanıyanlar çocuklarını ne kadar sevdiğini, onları kanatlarının altında nasıl koruduğunu bilir. Sadece aile içinde değil toplum içinde de çok sıkı ilişkiler kurmuştu. Bir çok sivil toplum kuruluşunun çalışmalarına katkı sağlıyordu. Gittiği her yerde birçok dost edindi. Hemen hepsinin de dert ortağıydı Hoşgör, tanıyan herkes O’nu çok severdi. Dünyanın dört bir tarafından o kadar çok arkadaşı vardı ki neredeyse sadece dostlarını ziyaret ederek bir dünya turu yapabilirdi… Zaman içinde hepimiz evlendik, çocuklarımız oldu. Aramızdan çocuklarını evlendiren, torun sevgisini tadanlar da oldu. Hepimiz bir anda kendimizi anne ve babalarımızın yerinde bulduk. Onlar görevlerini bitirmişler yerlerini biz almıştık. Bir insan ömrü kadar sürede bir aileler topluluğu çıkarmıştık ama bir arada tutmaya koca bir aile yapmaya tek başına bu “kan bağı” yetmiyordu. Bu büyük aileyi herkes için “yuva” yapabilecek özellikte biri gerekiyordu. Herkesi sevecek, herkesin hatırını sayacak, her birinin dertleriyle dertlenecek, küçükle küçük büyükle büyük olmasını bilecek ve her şeyden önemlisi güler yüzlü olacak. Aile içinde küsleri barıştıracak, olmayan işleri olduracak, başkalarının acılarını ve sevinçlerini yüreğinin en derinlerinde hissederek paylaşacak… İşte ailede eğer böyle birisi var ise o bir anne ve babadan olan çocukların çocuklarının çocukları da birbirini tanır ve sever. Bizim ailemiz için bu kişi Hoşgör idi. Bütün ömrünü karşılaştığı bir çok şeyi hoş görerek geçirdi. Annesini, kardeşlerini, kardeşlerinin eşlerini ve çocuklarını hoş gördü. Eşini, kendi çocuklarını hoş gördü. Amca, dayı, hala, teyze ile eşleri ve çocuklarını, çocuklarının çocuklarını hoş gördü. Arkadaşlarını hoş gördü. Kendi kaderini hoş gördü. Sanki; kız olarak dünyaya gelmesinin hoş görülmesi adına kendine verilen Hoşgör isminin gereğini yaparcasına bütün bir ömrünü çevresindeki her şeyi hoş görerek geçirdi … Çok erken, çok zamansız ayrıldı aramızdan. Cemal Süreyya’nın dediği gibi: ……
Senin bizleri sevdiğin kadar bizler de seni çok sevdik. Hep özleyeceğiz… ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |