![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
2021 ÜZERİNE FARAZİYELER
Yazar: KORAL ÇEPNİ | Tarih: 18/10/2020 | Saat: 14:30Koral Çepni 2021 ÜZERİNE FARAZİYELER Tek Adam rejimlerinde ileriye dönük tahmin yapmak, varsayım üretmek çok zor. Hele ideolojik saplantılardan etkilenen bir karar verme sistemi varsa, muhtemel kararları öngörmek daha da zorlaşmakta. Onun için de bu yazının başlığı “faraziye”. Ama gene de 2021’de neler olabileceğini düşünürken en azından bir genel seçim olmayacağını ve IMF, FED, ECB gibi uluslararası kurumlardan önemli tutarda bir kredi alınmayacağı temel varsayım olarak alınmaktadır. 2020 yılında Türkiye’nin cari açığının GSYH’nın %5’ü civarında olması ve dış borç geri ödemelerinin artan eğilim göstermesi önümüzdeki yıl ithalatın vergi artışlarıyla sınırlandırılacağı olasılığını yükseltiyor. Gümrük birliği içinde olduğumuz AB’den ithalatta gümrük vergileri artış imkanı daha sınırlı olduğu için tedarik zincirini biraz AB’ye yöneltmek doğru olabilir. Her ne kadar “rekabetçi kur” politikası izleneceği açıklansa da kur artışlarının enflasyona paralel gidebileceği düşünebilir. Akla gelen TL’nin %11-13 civarında değer kaybetmesidir. Temmuz 2020 itibariyle 162 Milyar USD’a gelen reel sektör döviz açığının bilançolarda kambiyo zararlarının faizlerden çok daha fazla zarara sebep olduğu ortadadır.* Faizler bu günkü seviyelerinin mecburen üzerinde stabilize olacaktır. Bütçe açığının yüksek olması faizler üzerinde yukarıya itici bir etki oluşturacaktır. Faiz düzeyinin TL’nin değerini de stabilize edecek rakamda olması gerekmektedir. Dolayısıyla kredi faizlerinin %20’ler veya üzerinde seyretmesi beklenebilir. Onun için de bu günden sabit faiz kredi anlaşmalarına gitmek katkı sağlayabilir. Yüksek faizler sürekli batıp çıkan ama hiç bitmeyen jeopolitik sorunlarının TL’nin değerine etkisini de göğüslemekte önemli bir rol oynayacaktır. 2021 enflasyonun %12 civarında oluşmasını beklenebilir.. Her ne kadar işsizlik yüksek kalacak, düz eleman bulmak nispeten sorunsuz olacaksa da, asgari ücretin, dolayısıyla genel ücret artışının da %15’ler düzeyinde olması düşünebilir. Yüksek faizler ve yüksek işsizlik, ithal ürünlerinin fiyatlarının geniş halk kitleleri için erişilmez olması iç piyasada talebi sınırlayacaktır. Özellikle bol kredi ve düşük faize bağlı sektörlerde talep sıkıntısı yaşanması doğaldır. Risk altındaki sektörler konut, otomotiv, mobilya, dayanıklı tüketim malları gibi alanlardır. Burada ihtiyaca göre erken alım yapmak faydalı olabilir. İç piyasa salgının etkilerini 2021’de de göstermeye devam edeceği için turizm, hizmet, eğlence sektörleri GSYH büyümesini sınırlayacaktır. Bu sektörlerin tedarikçileri kendilerine alternatif çıkış yolları bulmak zorundadırlar. GSYH’nın %4 civarında kalması beklenebilir, o da baz etkisinden dolayı. Yatırımlarda ve yurt dışından doğrudan yatırımda bir ivme beklenmemelidir. Yabancı sermaye ancak sıcak para ve zora düşmüş küresel potansiyeli yüksek Türk şirketlerini satın alma amacıyla gelebilir. Türkiye yeniden dış dünyanın güvenini kazanmak zorundadır, bu da zaman alacaktır. Bu senaryoda tahsil edilemeyen kredilerden dolayı bankalarda büyük bir kriz çıkmayacağı, cari açığın sıcak para, düşen ithalat, artan ihracat ve 2020’ye göre artan turizm gelirleriyle finanse edilebileceği ve önemli sosyal çalkantıların oluşmayacağı, salgının normal oluşumunda gittikçe hafifleyeceği varsayımları baz alınmıştır. 2021’in mottosu ihracat, ihracat, ihracattır. Her şirketin ithalatını asgaride tutarak tedarikini içerden yapması ve mümkün olduğu kadar farklı coğrafyalara en yüksek tutarda ihracat gerçekleştirilmesi riskleri dağıtmak ve şirket sürdürebilirliğini sağlamak için önemli olacaktır. 2021’de bizi zor bir yıl beklemektedir, tıpkı bundan önceki yılların olduğu gibi. *Bakınız: Emrah Lafçı, Dünya Gazetesi 10.10.20 14 Ekim 2020 ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |