|
|
AK-ŞAKA
12 Eylül de Kenan Evren'le Öldü mü?!.
/**/
Yazar: ERDAL AKALIN | Tarih: 14/05/2015 | Saat: 20:17
12 Eylülde Kenan Evren’le Öldü mü?!.
Em. Org. ve bir dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren vefat etti. Bir haftadır hepimiz Kenan Evren hakkındaki yorumları okuyoruz ve izliyoruz. Eski bir devlet başkanı için devlet töreni bile yapılmaması kararı alınmıştır. Anlaşıldığı kadarı ile de Genelkurmay Başkanlığı da konuyu idare etmek yolunu tercih etmiştir.
Kenan Evren’in ebediyete intikali sonrası birçok siyasetçimiz ve köşe yazarlarımız kendilerince fikirlerini ifade ettiler. Belki de en doğru yaklaşımı Zülfü Livaneli dile getirmiş oldu; “Allah, taksiratını affetsin!”
12 Eylül, kuşkusuz ülke tarihimizde çok önemli bir dönemdir. Olguya sanırım iki açıdan bakmak doğru olacaktır.
İlk bakış açısı, o günlerin dünyasının konjonktürel ruhu ve gelişmeleridir. Afganistan’a girmiş Sovyetler Birliği batı toplumunu tedirgin ederken, özellikle Amerika kökenli neo-liberal ekonomik değişmelerin ayak sesleri de duyulmaya başlamıştı. Bir yönden bu yeni iktisadi hamleyi başarmak isteyen batılı siyasetçiler, öte yandan da Sovyetler Birliği’ni güneyden yeşil kuşak olarak tanımladıkları İslami çemberle kuşatmak istemişlerdi. Tabii burada önemli bir aktör olarak Türkiye’nin kendi yaklaşımlarına uygun bir yörüngeye oturtulmasının zorunlu oluşu hem Amerika ve hem de NATO kurmaylarınca benimsenmişti.
Bu ortama çanak tutan ikinci etmen, ülkemizde gittikçe tırmanan toplumsal kargaşa ve siyasi kutuplaşma olgusunun varlığı olmuştur. Özellikle siyasi basiretten yoksun parti liderlerinin uzlaşı kültüründen uzak tutumları, hemen her gün genç insanların kanlarının akmasına neden oluyordu. Üstelik yüz oturumu aşkın bir oylama sonrasında bile yeni cumhurbaşkanı seçilememekte idi.
Bu iç sıkıntılara eklenen dıştan gelen talepler, batılıların özellikle Amerikalı siyasetçilerin devreye girmesini kolaylaştırdı. Bazı görüşmeler sonrası adını kısa süre duyacağımız ‘bizim çocuklar’ olgusunu yarattı. Kaldı ki, o dönemin neo-liberal ekonomik adımı da batıları mutlu edecek boyutu ile atılmış ve 24 Ocak Kararları denerek yürürlülük kazanmıştı.
İşte o günler, proje mimarının merhum Org. Haydar Saltık olduğunu öğrendiğimiz bir hazırlığı gündeme gizlice taşımakta idi. Maalesef, Milli Birlik Komitesi yapısından bir süre sonra dışlanan Haydar Saltık, bizlere gerçekleri anlatabilecek siyasi notlarını bırakmamayı seçerek aramızdan ayrıldı. Kanımca Türk Ulusu belleğinden önemli bir belgeyi esirgemiştir.
12 Eylül, sadece batılı siyasetçileri değil, ülkemizin iş çevrelerinin alkışlarını da fazlası ile almıştı. Kısa süre önce Merhum Ecevit’i sayfalar dolusu açıklamaları ile ülke insanına şikâyet edebilen sermaye çevreleri için fırsat doğmuştu. Bence bu dönemin en kazançlı grubu bu iş ve sermaye çevreleri olmuştur.
12 Eylül, muktedir bir otorite yaratmıştır. Bu otoriteyi temsil eden Kenan Evren ise, belli ki devlet adamı olabilmenin erdemlerini yeterince içselleştiremediği için naif kalmış ve belirli çevrelerin etkisinden kurtulamamıştır. Milli Birlik Komitesi olarak kendilerini Atatürkçü saymakla birlikte, bu düşünceleri ile ters orantılı şekilde merkez sağ yelpazeyi tercih etmişlerdir. Atatürkçülük en azından bir dönemler ‘Altı Ok’ simgesi ile özetlenen yönetsel bir şifre olmuş iken, bu dönemde Atatürk, sadece bir öykünme krizi olarak algılanmıştır. Milli birlik adına demokrasinin şaşılmaz adımı olacak laiklik ilkesi ise meydan nutuklarında kalmış ve yıllar sonra hortlayacak irtica için alt yapı oluşturur boyutta zedelenmiştir.
Kenan Evren, dış politika hataları da yapmıştır. NATO’ya tekrar girebilmesi için ülkemizin onayı gereken Yunanistan için karşılıksız ödün vermek, günümüzde AB adına bizim için köstek olmamış mıdır? Bu ödünü bağışlayan Kenan Evren, eski bir asker olan o dönemin ABD Dışişleri Bakanı A. Haig’e, eski komutanına saygı ilkesi adına taviz vermiştir. Hâlbuki devletlerin ilişkilerinin asla hatır-gönül ilişkisi olmadığını bilmesi gereken bir makamda oturuyordu
12 Eylül, toplumsal kargaşayı durdurmak adına bazı adımlar atmış ise de, bunu kendi merkez sağ politikaları sonucu çoklukla solu ezmek şeklinde gerçekleştirmişlerdir. Kanımca ülke siyasetinin iç politik dengesinde halen onarılamamış gediklerin açılmasına neden olmuşlardır. Kaldı ki, bu çabalarını da insan onurunu hiçe sayacak işkence denen unutulmaz yaralar bırakarak ve tarih önünde kendilerini mahkûm ederek yürütmüşlerdir. İşte bu hafta ortaya çıkan bir kısmı maksadını aşmış eleştirilerin temel noktası da bu yanlışların izdüşümüdür.
12 Eylül sonrası yönetime gelen siyasi partiler ve iktidarlar, bugün Kenan Evren için uğurlama törenine katılmamış olsalar da, yıllar boyu o günden kalan yasal eksikleri düzeltmek yerine, kendi lehlerine kullanmak yolunu seçmişlerdir. Gün gelecek, bu antidemokratik uygulamaları yokmuş gibi yaparak, ülkeyi yönetirken kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmak yolunu seçmelerini de sorgulayacak insanlarımız ortaya çıkacaktır. Kaldı ki, günümüzün belli başlı yakınma konusu olarak gündeme oturmuş bulunan bir siyasi liderin sivil vesayetini otoriterlik boyutuna taşımış olması da, 12 Eylül’ün yaşamakta olduğuna kanıttır kanımca!
Kenan Evren’e rahmet diliyorum ve ekliyorum; “Allah taksiratını affetsin!”.
Erdal Akalın (13.05.2015)
Yazar Notu: Bu yazı başka bir yerde yayınlanmaktadır.(Mersin İmece)
|
|
|
Aşağıdaki formu doldurarak yorumunuzu ekleyebilirsiniz * Doldurulması zorunlu alanlar
|
|
|
|
Yazan: İSMET AYDEMİR | Tarih: 16/05/2015 | Saat: 16:47
Şerif kenan evren ve ona rahmet okuyanlar!
Evet, azmanistan oğlanı size siyonistlere hizmet ederek rahmeti hak etmiştir.
Ama o ve diğerleri tüm türkmen dünyasına ve komşularımıza ihanet etmiştir.
O yüzden o bir haindir.
1) İstanbulda önce sağdan beş öğrenci, sonraki gece ise soldan beş öğrenci beraber kaldıkları evlerinde öldürülmüşlerdi.
Masonların gazetesi hürriyet haberleri şöyle duyurmuştu:
KIZILLAR İSTANBULU KANA BULADI!
Bir sonraki haberi ise şöyle vermişti:
MİLLİYETCİLER İNTİKAM ALMAKDA GECİKMEDİ
Görgü tanıkları ise, cinayetlerin işlendiği her iki evde de kapının önünde subay giyinimli kişiler gördüklerini söylemişlerdi.
İki cinayetde de kullanılan mermilerin hepsi, aynı silahdan çıktığını balistik muayene sonucu kanıtlanmıştı.
Sözde tc savcıları ve sözde tc yöneticileri bu cinayetleri her türlü olanakları ellerinde bulundurmalarına rağmen açıklayamadıkları için, hem kendilerinin hemde soylarının gelecekdeki yolları türk halk mahkemelerine çıkacaktır.
2) Önce ayda bir, sonra haftada bir, daha sonra ise günde bir, derken, cinayet sayısı yavaş yavaş günde yirmilere doğru tırmanmıştı 1980lerde.
Herkes başının çaresine bakmak zorundaydı. Aydınlar bir bir öldürülüyordu.
Vatanın güvenliği, yurttaşların mal ve can varlığının savunması için var olan tsk, devlet bütçesinden yüzde otuzbeş payı 70 yıldır alıyordu.
Ama görevini yapamıyordu.
Çünkü türk milletinin güvenliği, haçlı ordusu natoya emanet edildiğinden, bu 580 general marsa geziye gitmiş, viski içerek kendilerinden geçmişlerdi. Yurtlarında olan bitenden haberleri yokdu.
Onlara haberler, haçlı orduları merkez üssü olan pentagondan, pensilvanyadan geliyordu.
Emniyet genel müdürleri de, mit de onlara eşlik ediyorlardı.
İlginç bir olay vardı. Türkiyenin her yerleşim bölgesinde can güvenliği yokdu, karaborsa ayyukdaydı. Var olan malın yokluğu vardı.
Başbakansa bilderberg üyesi ecevit ve çetesiydi. Millet bu çeteden bıkmıştı.
3) Masonlar cemiyeti üyesi demirele rab tarafından işaret verildi. Bir de çek defteri. Rab yürü kulum dedi, chp ordu milletvekili günay yalın demirelin elini öptü ve kızılayda sümer sokakda bir otelin sahibi oldu.
-Meclisde beni kumara alıştırdılar, bağımlı oldum, onlara teslim oldum, diye günah çıkardı, günay yalın.
CHP ordu senatörü orhan vural ise, ordulu bir milliyetci ile birlikde Ulusda bir otel sahibi oldu.
Siyonistlerin bu akçeli siyasi oyunları sırasında; bahriye üç ok adlı aydın hanım ordu ili chp delegeler pazarına, sadece beşbin türk lirası ile girdiği için ön aday olarak seçilememişti. Orhan vural onbeşbin vererek senatörlükde birinci adaydı.
Ve bahriye üçok adlı ordunun aydın hanımını ankarada evinde ikinci kez öldürüyorlardı.
Masonlar cemiyeti üyesi başbakan demirel ilk işaret fişeğini fırlattı:
-Fatsalar türkiyede 571 olmadan fatsa susturulmalı.
Ne demekti bu?
Fatsada halk hiç bir fırkaya oy vermemiş, emekli astsubay fikri sönmezi belediye başkanı olarak seçmişti.
Belediye başkanı fikri sönmez ve arkadaşları, ilçelerinde kara borsaya müsade etmemişlerdi. Belediye tanzim satış mağzaları açarak, halkı 17 çakala dalaklatmamışlardı. Türkiyenin her yerinde benzin, mazot, şeker, tuz yoktu, karaborsaydı. Ama fatsada herkese lazım olan her şey vardı.
Güvenlikde vardı fatsada. Şehit fikri sönmezin altı aylık yönetiminde ne fatsanın içinde nede köylerinde hiç bir kişinin burnu dahi kanatılmamıştı.
Mahalle ihtiyar heyetleri kurularak tüm davalar 6 ay içinde tatlıya bağlanmış, mahkemelerde dosyalar kapatılmıştı!
ABDe eğitimden geçen kontırgerillanın fatsada tutanacağı in yokdu.
Masonlar cemiyeti üyesi başbakan demirelin fatsayı hedef göstermesinden sonra;
bolu dağ komando birliği komutanı şanlı eşref bitlis paşa yiğit, kahraman askerleriyle bir gecede helikopterlerle fatsadaki tepelere kartal gibi konarak düşman şehri fatsayı kuşattılar.
Yanlarında 17 tane fatsalı maskeli hain vardı.
Onlar, aydın fatsalıların hangi evlerde oturduklarını biliyorlardı.
Bir gecede 3500 fatsalı düşmanı et balık kurumunda topladılar.
Kardeniz tarihinde en aşağlık ruhsal ve bedensel saldırıyı hunharca et balık kurumunda ve fatsa imam hatip lisesinde yıllarca uyguladılar.
17 yaşında bir ünyeli lise öğrencisini fatsa imam hatipe götürdüler, onu bir sandelyeye oturtarak bağladılar. Başına şıp şıp su damlatmaya başladılar. Üç saat aradan sonra, su damlaları çekiş darbesi gibi gelmeye başlıyormuş.
Soruyordular: -Arkadaşların nerede?
Türkiyede 570 ilçe vardı. Hepsinin türk halk yönetimini kurma olasılığı vardı. Kırkharmilerin çanlarına ot tıkanacakdı. Mason uşaklarının korkusu buydu.
Derken yurdun değişik yerlerinde, bu ve benzer olaylarla, su bulandırılıyor, hava sislendirilerek azmanistan oğlanlarının darbe yapmasına ortam hazırlanıyordu.
BBC temmuz 1980 de’ Türkiyede ihtilal için koşullar hazırlandı, darbe an meselesidir’ diye açıkdan yayın yapabiliyordu.
Nitekim, pentagondan darbe planlarını getiren genarelin uçağı londrada iki saat gecikme ile kalkıyor.
Uçağın kalkışındaki gecikmeden habersiz olan bbc, iki saat önceden haberi veriyor:
-Türkiyede şu saatte darbe oldu.
Şimdi gelgelelim kuru fasülyenin nimetlerine:
Darbenin şerifi evren, tam beş yüz konuşma yapmıştır. Bunların bazılarını yazılı bazılarını ise yazısız ve çakırkeyif olarak yapmıştır.
Bu beş yüz konuşmalarının birinde şöyle demişti:
- Biz TSK olarak cinayetleri seyir ettik. Sivil, askeri hapishanelerden kaçan katilleri seyir ettik. İstedik ki; insanlar canından bezsin, ve biz ihtilal yapınca da bizi desteklesin. 27 mayıs ihtilalini halk desteklememişti.
Halkın arasına yerleştirilmiş acanlar onu bu konuşması esnasında alkışlıyordu. Şerif Kenan Evren aşka gelmiş, devam ediyordu:
-Ya, ya, görüyormusunuz, şimdi bizi nasıl da alkışlıyorsunuz, diyordu.
Bu konuşmayı dinleyenlerden biri kahvehanede şunu dedi:
-Siyonistlerin casusu bu hain düpedüz itirafda bulundu. Onu bu konuşmasıyla, mevcut yasalara göre idam cezasıyla cezalandıracağız.
-TSK nın anayasal görevini bilerek ihmal ettiğini, düşmanlarla işbirliği ettiğini itiraf etmiştir.
ABD de amerikanın sesi radyosu türkce yayında darbeyi verirken şöyle diyordu:
-Canından bezen halk, özellikle yaşlılar türkiyedeki darbeyi destekliyor.
Bunu duyan 85 yaşında okur yazar olmayan bir kadın şöyle diyordu:
-Dünyanın öbür ucunda oturan gavur, benim ne düşündüğümü bilebildiğine göre, bu darbede onların da parmağı olabilir.
12 eylül 1980 de cinayetler bir günde bitiveriyordu.
Katiller görevlerini bitirip, tatile gönderilmişti.
Amasya askeri ceza evinde mahkeme başkanı olan genaral, elindeki kalemi, polislerin gözleri önünde saat 13de kitabcı dükkanını, mhp lilere yaktırılan öğretmen hasanın başına fırlatıyor ve bağırıyordu:
-Ulan bakın irana! Sizin gibilerini orada hiç yargılıyorlar mı? Biz sizi en azından yargılıyoruz.
Sanıklar arsında bulunan 17 yaşlarında rüstem adlı öğrenci ise; azmanistan oğlanı genaralin barbarlığına dayanamıyor ve ayağından çıkardığı ayakkabıyı generalin kafasına fırlatıyor ve haykırıyordu:
-Ulan hain, ulan amerikan uşağı! Gücün yetiyorsa yargılama ulan. Senin ve senin gibi siyonist uşaklarının, türk milleti bir gün muhakkak kulaklarından yapışacaktır.
Sonra askerlerin kollarında, bacakları havada, tek ayağında ayakkabı yok, bize dönüp haykırıyordu:
-Ey halkım, bakın görün halimizi. Bu durumu daha ne kadar seyir edeceksiniz?
4) Şerif evren ve çetesi türk halk yönetimini silah zoruyla alavera dalaveryla gaspettiğinde, devletimizin dış borcu iki milyar dolardı.
Şerif ve çetesi; bankerler yasası yoluyla piyasada bulunan 225 milyar tl nin 200 milyarını kısa sürede cebellez etmişlerdi.
Uğur mumcu koyun sürüsü halkı, kurtlara, çakallara, tilkilere karşı uyarıyordu:
-Güney korede bankerler yasası yoluyla halk dolandırıldı. Sakın ha üç kağıtcılarla yatağa girmeyin. Dünyada hiç bir ülkede, hiç bir şirket yılda yüzde otuzbeş kar edemez ve ortaklarına veremezde....
Bu uyarılara rağmen kazıklandı, bilgilisiz bırakılmış millet. Sonrada hazineden, bu enayilerin zararları karşılanmaz mı? Kızılayda albaylar, resmi elbiselerle ziraat bankasının önünde halk arasında kuyruğa girmiş, hazineden bankere kaptırdıkları paranın bir kısmını kurtarmaya çalışıyorlardı.
5) Bedrettin Dalanın ifadelerine göre; türkiye ve abd deki yahudilerin paralarıyla kurulan ANAP seçimlerde yüzde ondört oy almasına rağmen, ysk de hile yapılmış ve anap ın oyları yüzde otuzdört olarak ilan edilmiştir.
Yani türk halk yönetimi bu defa silah zoruyla değil de, hile ile gasp edilmiştir.
Şerif ve çetesi hazinenin iki milyarlık dış borcunu, onbeş milyara çıkarmışlardır. Siyonistlerin turgut özal çetesi ise borcu dört yıl içinde 40milyara dayama başarısını göstermişlerdi.
Hele hele, masonlar cemiyeti üyelerinden demirel ve çetesi ise dış borcu bankalar kanunu ile 200milyara tırmandırmışlardı.
Yani türk milletinin malı deniz, yemeyen domuzdu.
Siyonistler ve uşakları, akla gelemeyecek her türlü hile ve şiddetle, demokrasi ve insan hakları maskeleri içinde har vurup harman savuruyorlardı.
Dünyadaki tüm yönetimleri ellerine geçirmiş kırkharamilerin, yurdumuzdaki uşaklarının yaptıklarını çarpıtmak suyu bulandırmaktır, casuslukdur, halkdan biri olarak gözüp, ama halkın aleyhine haltlar işlemektir.
Tevratta rab topukcu yakupun torunları olan israiloğullarına öğüt verir:
-Birbirlerinizle iyi geçinin. Birbirlerinizin hak hukukuna saygılı olun. Ben sadece sizi seviyorum. Sizi diğer kavimlerden üstün yarattım. Siz diğer kavimleri yönetin. Onları öldürmek, çalıp şarpmak size serbest.
-Bir de diğer kavimlerden size hizmet eden uşaklarınızı esirgeyin!
Şerif kenan evren ve çetesi esirgenmiştir.
Ama eşkiya dünyaya ebediyyen hükümdar olamaz. Biline
Yazan: İSMET AYDEMİR | Tarih: 16/05/2015 | Saat: 00:01
Türkmenlerin tanrı inancına göre; bir kişi, bir kişiye haksızlık ederek zarar verdiyse ve o kişinin affını almadıysa onu tanrı afedemez. Milyonlarca kişiye göz yaşı döktüren, binlerce kişinin ölümüne neden olmuş bir siyonist uşağını affedecek tanrıyı aklı başında olan hiç bir kimse afedemez. Biline
|
|
|
Aşağıdaki formu doldurarak bu yazıyı önerebilirsiniz. * Doldurulması zorunlu alanlar
|
|
|
|
|
-
What GM's layoffs reveal about the digitalization of the auto industry 16/12/2018 ABD'de otomotiv endüstrisinde yaşanan işten çıkarmalar meslek insanlarından beklenen >>
-
HADİ LAN! SANA MI SORUCAM... 30/09/2017 Sağlık Bakanı açık oy kullandı Uyarılara sert tepki gösterdi KÜFÜR ETTİ...Anayasa
>>
-
BUNU KİM KONUŞTURUYOR? 17/07/2017 SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ OLDUĞU AÇIKÇA BİLİNEN, GAZETE HABERİNDE DAHİ ÖYLE BİLDİRİLEN BUNA KİM, >>
-
CHP'Lİ VEKİL HAKKINDA 'LAİKLİK BİLDİRİSİ' DAĞITTIĞI GEREKÇESİYLE FEZLEKE  05/07/2017 CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı hakkında, geçen yıl
dağıttığı "Laikliği Kazanacağız" >>
-
YALLAH ARABİSTAN'A  01/07/2017 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/ulkedeki-adaletsizligin-nedenini-acikliyor >>
-
AKP Yöneticisinden Kılıçdaroğlu'na Tekbirli Ölüm Tehdidi  22.06.2017 İzmir Karabağlar Belediyesi AKP'li meclis üyesi Emrullah Kavuz, bir
video yayınlayarak, >>
-
UYUŞTURUCU SATICISI DİYE HEMEN DAMGALADILAR...  23/06/2017 Uyuşturucu satıcısı olduğu iddiasıyla gözaltına alınan 'Enayi' dövmeli adam konuştu.
>>
-
ADANA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ, ŞEHRİN SOKAKLARINDAKİ AKSİYONU EKRANLARA TAŞIYOR: ''MOBESE 01'' YAKINDA NETFLİX'DE...  19/06/2017 Aksiyon ve macera dolu sokaklarıyla ünlü Adana'da
Emniyet Müdürlüğü önemli bir projeye >>
-
DİYANETTEN "Haram yolla elde edilen kazançla yapılan hac geçerli midir" SORUSUNA ŞAŞIRTAN CEVAP  02 Haziran 2017 Cuma Aşağıda ayrıntılarını okuyacağınız haber benim açımdan çok aydınlatıcı oldu. Diyanet >>
Devam >> |
|
|