![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
ASRIN PROJESİ DİYORLAR!!!!
/**/
Yazar: HAMİT SERBEST | Tarih: 11/11/2013 | Saat: 01:27
Aşağıda Ege Cansen'in Hürriyet’te yayınlanan köşe yazısı var. Hani şu Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. Yılına denk getirilen Marmaray açılışı hakkında. Bu gün de Cumhuriyeti kuran ve demokrasiyi bu ülkenin insanlarına hediye eden Atatürk’ün ölümünün 75. Yıldönümü… Asrın projesi olarak lanse edilen Marmaray İstanbul Boğazının 55 – 60 metre altında 11 adet beton tüp olarak toplam 1,4 km uzunluğunda olacak şekilde yerleştirildi. 2004 yılında başlayan projenin açılışı yapılan kısmı projenin ilk etabını oluşturuyor. Deniz altındaki ilk geçiş Marmaray değil. Bu konuda en çok bilinenlerin başında Manşın altındaki tünel gelir. Manş Tüneli, İngiltere ile Fransa'yı denizden birbirine bağlayan tünel. Manş Denizi'nin tebeşir kayalarından meydana gelen tabanında kolayca tünel açılabilceğini düşünen bir Fransız mühendis, 1802'de Dover Boğazı'nda iki kıyıyı birleştiren bir tünelin yapılmasını teklif etti. Napolyontarafından beğenilen teklif savaş yüzünden askıya alındı. Bu tür teklifler 19. yüzyılda defalarca gündeme geldi. 1880'li yılların başlarında bazı özel kuruluşlar iki kıyı arasında bir demiryolu tüneli yapmak için kazılara başladılar. Tünel 1800 m'ye ulaştığında basının, İngiltere'nin güvenliği açısından projenin tehlikeli olduğu hakkındaki kampanyaları yüzünden yapım durduruldu. Fransa ve İngiltere hükümetleri 1960'lı yılların ortalarında tünelin yapılması için tekrar anlaştılarsa da daha sonra yüksek maliyetleri gerekçe gösteren İngiltere, 1970'li yıllarda yapımı durdurdu. Bu süre içinde tünelin her iki taraftan 2,4 km'lik kısmı kazılmıştı. Manş Tüneli 1986'da tekrar gündeme geldi. Projenin maliyeti Fransız ve İngiliz firmalarından meydana gelen bir şirketler birliği tarafından çok sayıda bankadan borç alınarak ve hisse senedi çıkarılarak karşılandı. Dover ile Calais'yi birbirine bağlayan tünel 50.5 kilometre (31.4 mil) uzunlukta olup, 6 Mayıs 1994'te tünel açılışı yapıldı. 14.000 işçinin görev aldığı bu projede, milyonlarca metrik tonluk taş, toprak ve çamurun atılması için kazı makineleri kullanılmıştır. Bunlardan iki kazıcı ile kanalın iki ucundan kazmaya başlamıştır. Her biri bir lazer ışını yardımıyla yönlendirilmiştir. Tünel, Fransa ve İngiltere ortak yapımıdır. Bizim Marmaray projemize dönecek olursak, Japon-Türk konsorsiyumu olarak yapıldığını görüyoruz. Japon Taisei Corporation ile Japon Kumagai Gumi, Gama Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj ve Nurol İnşaat firmaları tarafından yapılıyor. Teknoloji Japonya’dan... Japon Taisei firmasının kuruluş tarihi 1873 ve Japonya’da çok önemli projelere attığı gibi Dubai’de de deniz altı tünel yapmış bir firma. Ayrıca, Marmaray’ın yapımında en önemli rolü oynayan yangına dayanıklı beton teknolojisi de Norveç’te üretilmiş (http://en.wikipedia.org/wiki/Marmaray). Şimdi sormak lazım bu bizim yaptığımız bir proje mi? Yoksa satın aldığımız bir ürün mü? Veya soralım kendimize, dünyanın başka bir köşesinde benzer bir denizaltı tüneli yapılacak olsa Türk firmalarının bir şansı olur mu? Şimdi söz Sayın Cansen’de… MÜHENDİSİN ADI YOK!İstanbul’un çok önemli bir raylı ulaşım sisteminin, en önemli bölümü, uzun bir gecikmeden sonra, alelacele işletmeye alındı. Hayırlı olsun. Bu açılış da Başbakan’a Atatürk’ü sevenlerin başına balyoz indirmesi için bir vesile oldu. Bu yüzden işin tam tadına varılamadı. Ulaşım sistemleri, ekonominin kan damarlarıdır. Ulaşım olmadan değer yaratılamaz. Köprü, tünel veya viyadük gibi “geçilmezi, geçilir kılan” yapılar, insanları hep heyecanlandırmıştır. Her köprü, her tünel bir “sanat eseri”dir. Muhtemelen Dünyada birbirinin tıpatıp aynı iki tünel yoktur. Her tünel, her köprü her viyadük eşsizdir. Çünkü arazinin yapısı, geçilen mesafe ve eserden beklenen işlev her projede birbirinden farklıdır. Her sanat eserinin olduğu gibi, bunların da yaratıcıları vardır. Eserin sahibi öncelikle tasarım başmühendisidir. Hemen sonra, eseri fiilen meydana getiren ekibin başındaki proje müdürü gelir. Marmaray’ı yaratan bu büyük ustaları kutluyorum. KAMU YÖNETİCİSİ HALKIN PARASINI HARCAR İster seçilmiş, ister atanmış olsun, icraat/inşaat yapan bir kamu yöneticisi, “halkın parasını” harcar. Bu kişinin rütbe-i aklı, eserin görkeminden değil, millet parasının harcanmasında gösterdiği isabet, basiret ve iktisattan belli olur. Seçilmiş veya atanmış yöneticilerin cebinden bir kuruş çıkmadığına göre, meydana getirilen eser onların halka verdiği bir hediye değildir. Böyle gösterilmemelidir. Kamu yöneticisinin mühendis gibi konuşmasına hiç gerek yoktur. Ama eserin “fayda-maliyet”hesabını verme sorumluluğu vardır. En berbat yönetici bile halkın parasını sorumsuzca harcayarak, iki misli maliyetle iki misli zamanda, çok büyük bir eserin meydana getirilmesine vesile olabilir. Yapılmış, yapılmıştır; üzümü ye bağını sorma denemez. Eserin bitiminde yönetici, işin faturasını ödeyecek olan millete, yani bağ sahibine hesap verir. Demokrasilerde bu hesap, ahrette Allah’a değil, dünyada millete verilmelidir. GÖSTERİŞ YATIRIMLARI İktisatta “gösteriş tüketiminden kötüsü, gösteriş yatırımıdır” diye bir kural vardır. Gösteriş yatırımlarına“beyaz fil” de denir. Beyaz filler, çok yem yiyip az çalışan ama görkemli hayvanlardır. Hiçbir gösteriş tüketimi, ülke ekonomisine bir gösteriş yatırımı kadar zarar veremez. Tüketim, para tahsisi durunca durur. Ama yanlış yapılan bir yatırım, uzun yıllar ülkenin kıt kaynaklarının çarçur olmasına ve yeniden ilave yanlış yatırımların yapılmasına sebep olur. SON SÖZ: Yanlış yatırım, sıfır yatırımdan kötüdür. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=25028741 ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |