![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
AK-ŞAKA KADINLARIN KIYAFET ÖZGÜRLÜĞÜ?!.
/**/
Yazar: ERDAL AKALIN | Tarih: 03/11/2013 | Saat: 08:00Kadınların Kıyafet Özgürlüğü ?!. ( Hangileri ?! ) Geçen haftanın en önemli olgusu kanımca; ne 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için yapılan görkemli ve içten kutlamalar ve ne de Marmaray adı verilen denizaltı tünelinin açılış töreni idi. Bence; kurulduğundan bu güne kadar ilk kez ve iç tüzük değişikliği bile yapılmadan bazı kadın milletvekillerinin başları türbanlı olarak TBMM Salonu’na girmeleri olmuştur! AKP’li dört değerli kadın milletvekili ki, sonradan türbanının takan bir tanesi ile sayıları beşe çıkmıştır; bir gün içerisinde kendilerince hidayete ererek, kendi ifadeleri ile “Artık manevi kirlenmelerini önlemek (!)” adına Meclis Salonu’na türbanla girmeye karar vermişlerdir. Bendeniz, bu kararlarının altında kadınların kıyafet özgürlüğüne inançlarını değil, kişisel giyimlerinin siyasi iradeye angaje olmasının sorumlu olduğunu düşünmekteyim! Kadınlarının kendi iradeleri ile giyinebilmelerini özgürlük kavramı ile süsleyen AKP zihniyetinin, yetkili bir siyasetçi ağzı ile bir TV sunucusunun giyim tarzına yönelttiği yakışıksız eleştirilerini göz ardı edilmemesi gerektiğine de inanmaktayım! Bu düşünce pratiğini de, ‘üstü kaval, altı şişhane yorumu’ olarak algılamaktayım! Özgürlük kavramını öne çıkararak türban tercihlerini kullanan bu kadın milletvekillerinin, seçildiklerinden bu yana kişisel özgürlük adına tek bir tümcelik bile söylemlerinin olmadığını da bir yana kayıt etmek istiyorum! Bu değerli kadın parlamenterler, bir başka kadın milletvekili olan Şafak Pavey Hanım’ın bir tür meşru talebi olan Meclis Salonu’na pantolonla girmek arzusunu da bırakın kadınca bir dürüstlükle desteklemek, görmezden gelmiş olmalarını da anlamakta halen zorlanıyorum! Başlarını türbanla örterek manevi kirlenmelere karşı önlem almaktan (!) geri durmayan bu sayın kadın milletvekillerinin, protez bacağını pantolon altına sokmak isteyen bir başka kadın milletvekiline duyarsız kalmalarını vicdanlarını siyasete emanet etmiş olmalarına bağlarsam, çok yanlış düşünmemiş olabileceğimi sanıyorum! 1999 yılı genel seçimleri sonrası da benzeri bir zorlanma yaşanmıştı. Fazilet Partisi listesinden İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ne seçilen, Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı, milletvekili olarak ant içmek üzere salona girmişti. Daha doğrusu bir başka kadın milletvekili olan Nazlı Ilıcak Hanım’ın yüksek himayelerinde (belki de sağdıcı veya yengesi demem daha doğru olur!), TBMM kürsüsüne çıkmak için içeri alınmıştı. Dönemin CHP grubu bu gelişmenin oldu - bitti havasında gerçekleşmesini engellemiş ve merhum Bülent Ecevit, kürsüye çıkarak bence tarihi bir konuşma yapmıştı. Bu tarihsel söylemi, geçen haftanın yaşananları adına anımsarken, siz değerli okurlarımın da unutmuş olanlarına hatırlatmak üzere buraya aynen alıyorum. İsteyen çerçeveletip duvarına bile asabilir; “Burası kimsenin özel mekânı değildir. Burası devletin yüce kurumudur. Burada görev yapanlar, devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!” Bu vesile ile merhum Bülent Ecevit’i, rahmet ve saygı ile anıyorum!.. Kıssadan hisse Konfüçyüs'TAN Küçük insanlar ot gibidir, büyükler ise rüzgâr.
Rüzgâr hangi yöne doğru eserse, otlar o tarafa doğru eğilir! Erdal AkalınBİLGİ NOTU: MERS-COV Nedir? MERS-COV (Middle East Respiratory Syndrome – Orta Doğu Solunum Sendromu) olarak
tanımlanan virüs kökenli bir hastalık. İlk kez Suudi Arabistan da, Cidde
şehrinde bir Mısırlı uzman olan Dr. Ali Muhammed Zaki tarafından izole
edilmiştir (10.09.2012). MERS-COV virüsü, hayvansal kökenli (zoonotik) bir
mikrop olup, coronavirüs ailesindendir. Bu grubun en sorunlu hastalık etkeni
olan SARS virüsü ile aynı kökendendir (SARS; Şiddetli Akut Solunum Sendromu).
2007 ile 2012 yılları arasında da bu belirtileri taşıyan vakalar olduğu
bildirilmiş ve özellikle Suudi Arabistan da görülmesi ve karşılaşılan en çok
hastanın o bölgeden olması dikkati çekmiştir. Ancak başka ülkelerde de
rastlandığı bilinmektedir. Kayıtlara yansımış 53 olay bildirilmiştir ki,
bunların 30 kadarı ölümle sonlanmıştır.
Benzeri tabloyu sergileyen ancak yeterli laboratuar koşulları olmadığı için
virüsünü kesin olarak saptamak fırsatı olmamış 112 olası hastadan söz
edilmektedir.
Virüsün hayvanlardan insanlara bulaştığı kabul edilmekle birlikte, insandan
insana bulaşma olduğunu da bilmekteyiz. Mikrop, 15 günlük kuluçka devresini
takiben hastalık belirtilerini gösterir olmaktadır. İlk belirtiler; ateş, burun
akması, öksürük ve solunum zorluğu şeklindedir. Bazen kusmalar ve ishal durumu
da görülebilmektedir.
Hastalık tablosu pnömoni (zatürree) olarak gelişmekte ve sonrasında da akut
böbrek yetmezliği eklenebilmektedir. Kesin tanı için burun ve solunum sistemi
akıntılarının virüs laboratuvarlarında incelenmesi ve saptanması gerekir. Halen
özel bir tedavi şekli gelişmemiş olup, klinik tabloya göre tedavi
uygulanmaktadır.
Hastalığın Hac sezonu nedeni ile Suudi Arabistan’a giderek dönen hacı adayları
aracılığı ile ülkemize girebileceği düşünüldüğünden, Sağlık Bakanlığı hacıların
on beş gün izlenmesini önermektedir (Nasıl olacaksa ?). T.C. Sağlık Bakanlığı
Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığı da, 03.06.2013 tarihli genelge ile
ülkemiz sağlık kurumlarını aydınlatmış ve dikkatlerini çekmiştir.
Ülkemizde henüz görülmeyen bu hastalık, sıklıkla karşılaşılan virütik
mutasyonlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmıştır. Medya organlarının bu
yeni MERS-COV hastalığına gösterdikleri ilgi nedeniyle bu bilgi notu
hazırlanmıştır.
Yazar Notu: Bu yazı başka bir yerde yayınlanmaktadır.(Mersin İmece) ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |