AV. VEYSEL TUNCİL
İNDİM DEREYE, TAŞ BULAMADIM!..
/**/
Yazar: VEYSEL TUNCİL | Tarih: 27/03/2012 | Saat: 20:32
Sonunda, bahar geldi ve hafta sonunda güneş iliklerimize kadar ısıttı bizi... Çalışma masasının üzerinde, okunmayı bekleyen gazetenin adliye haberleri arasında, yarı şaka, yarı ciddi şu haber ilişti gözlerime: “Adana'da tornavida ve saç tokasıyla kapı açıp soygun yapan 6'sı kadın 7 kişi yakalandı. Kayseri'de oturan hırsız kadınlar, ‘Kayseri'ye kar yağınca daha sıcak olan bölgelere dağılıp dilencilik yapıyoruz’ diyerek kendilerini savundu.”
Dünya’nın Güneş çevresinde dönerken izlediği yörüngenin farklı bölgelerde farklı iklim sıcaklıklarına etkisini sanırım pek çoğumuz ilkokul yıllarından bugüne işitir dururuz. Ama “dilencilik mesleği erbabı” yurdum insanı için, bölgesel sıcaklık farklılıklarının güzel şehrimizi “ideal bir çalışma ortamı” hâline getireceğini hangimiz düşünebilirdi ki?.. Bilim insanları, bölgesel iklim değişimleri ile suç olgusu arasındaki ilişkiyi kanıtlayan araştırmalar yapmış mıdır bilinmez ama kitap okuma oranı ve cehalet ile suça yönelme arasında çok yakın bir ilişki olmalı… Bugün, ülkenin pek çok köşesinde, etkili ve yetkili birçok isim, 26 Mart ile başlayan bu haftanın 48. Kütüphane Haftası olarak açılışını büyük bir memnuniyet içerisinde gerçekleştirdi. Resmi açılış törenin yapıldığı Hatay’da 1 Nisan’a kadar sürecek Kütüphane Haftası’nın ana teması, “Bilgi, Toplumu Çoğullaştırır” olarak ilân edildi.
Peki gerçekte, memleketin kitapla dostluğu nedir diye sorgulamaya başladığımızda ise, bilgi toplumunun çok uzağında bir çölün ortasında buluyoruz kendimizi… Nasıl mı?.. Çocuk Vakfınca yapılan ''Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı Karnesi'' araştırmasında;
• Kitap Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235 nci sırada yer alıyor.
• Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor.
• Türkiye’de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.
• Türkiye’de okunan kitaplar genellikle siyaset, aşk, cinsellik konularını işliyor.
• 8 milyon Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken, 75 milyona yakın Türkiye’de bu rakam ortalama 2 bin - 4 bin dolayında. Çünkü Türkiye’de okuma alışkanlığına sahip kişilerin sayısı 70 bin dolayında.
• Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor.
• Birleşmiş Milletler araştırmasına göre kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı ve Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor yılda. Dünya ortalaması da 1,3 dolar. Ülkemizde ise bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar yani 45 sent ayırabiliyor.
• Türkiye’de dergi okuma oranı yüzde 4, gazete okuma oranı yüzde 22, radyo dinleme oranı yüzde 24, televizyon izleme oranı yüzde 95. • Biz Türklerin kitap okumaya ayırdığı zamanı, Norveçli 300’e, ABD’li 210’a, İngiliz 87’ye, Japon 97’ye katlıyor.
• Birleşmiş Milletler’in insani gelişim raporunda ülkeler kitap okuma oranına göre sıraya dizilmiş. Türkiye 86 ncı sırada.
Çalışma masasının üzerinde, okunmayı bekleyen 26 Mart tarihli gazetenin adliye haberleri arasında, işte, bir başka haber: “Adana'da, bir düğünde havaya ateş açılması sonucu hayatını kaybeden 15 yaşındaki H.Ş’nin ölümünden iki gün önce sosyal paylaşım sitesindeki sayfasına "Bir umuttur yaşamak" yazarak arkadaşlarıyla paylaştığı ortaya çıktı. Olay dün merkez Yüreğir ilçesi 19 Mayıs Mahallesinde meydana geldi. Sokaktaki bir düğünü izleyen 15 yaşındaki H.Ş., bir kişinin silahını ateşlemesi sonucu yaralandı. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan H.Ş., burada hayatını kaybederken silahı ateşleyen kişinin ölen çocuğun babası olduğu öğrenildi.”
Daha önce, yüzlercesini okuduğumuz buna benzer içimizi yaralayan acı habere rağmen, silahını anlamsız bir gösteriş uğruna ateşlemekten geri durmayan kişiye en son hangi kitabı okuduğunu sormak istedim önce… Ama çocuk yaşta hayata veda eden H.Ş’nin sosyal paylaşım sitesindeki sayfasına "Bir umuttur yaşamak" yazısından okumaktan bile aciz olabileceğini düşünerek vazgeçtim bu safça sorudan...
Evet, vazgeçtim…
Bana, içimde o küçük cahil mutluluğunu yaşatan radyodan yükselen o şarkının sözleriyle vazgeçiverdim: “İndim, dereye taş bulamadım…”
|
|
|
Aşağıdaki formu doldurarak yorumunuzu ekleyebilirsiniz * Doldurulması zorunlu alanlar
|
|
|
|
Yazan: VELİ BİLİCİ | Tarih: 30/03/2012 | Saat: 01:45
"Kendime Göre Eş Bulamadım"
Aslında ilgi duyarak ve severek okudum yazınızı. Harikaydı yazınız. Neticede bu toplumda birlikte yaşıyoruz ve de birlikte yaşamak zorundayız... Kitap - okuma kavramlarını hakikaten aşk derecesinde seven biriyim diyebilirim. Evet 48.Kütüphaneler Haftasını da kutladık. Kutladık kutlamasına da sanki bana iş olsun türünden bir kutlama gibi gelmektedir. Ben bu güzel ülkede gerçekten kitap, kitaplık ya da kütüphane sevgisi ile yanıp tutuşan kimselerin de olduğuna inanmıyorum. Neden mi diyorsunuz Veysel Bey? İşte bir kaçtanesini sayayım;Gerçekten bu kavramları seven yöneticilerimiz olsaydı;
1- Kütüphanelerin açık olduğu saatler insanlarımızın genelde mesai yaptığı-işinde gücünde olduğu, öğrencilerimizin okullarında derslerinde olduğu zamanlardır. Eğer insanlarımızın okuma alışkanlığı kazanmaları ya da inceleme araştırma yapılmasını isteselerdi bu kütüphanelerin bağlı olduğu üst kurumlar kütüphanelerin sadece mesai saatlerinde değil de vatandaşların işte olmadığı,öğrencilerin okulda olmadıkları zamanlarda da açık bulundurmalarını sağlarlardı.
2-Kütüphanelerin hani bankaların, petrol istasyonlarının, sağlık kabinleri-polikliniklerin önlerinde yazar ya 7/24 saat açık bulundurulmasını sağlarlardı.
3-Kütüphanelere üye olma ve kütüphanelerden ödünç kitap alma işlemlerini daha kolay bir hale getirirlerdi.
4-Kütüphanelerde öğrencilere ve inceleme-araştırma amacıyla bulunanlara su, çay, hahve gibi özendirici ikramlarda bulunurlardı.
5-Okunak ya da inceleme yapmak amacıyla kütüphanede bulunanların daha rahat oturabilecekleri masa sandalye ya da koltuklarla donatırlardı.Kısacası albenisi olan, dinlenmeyi de sağlayan mekanlar olarak düzenlerlerdi.
6-Gerçekten bir istatistiki verileri tutarlar ve çok kitap okuyanları tespit ederek onların ödüllendirilmesi-mahalli basın yayın organlarında yayınlanmasını sağlarlardı.
7- Adını hatırlayamadığım ama 1977-1978-1979-1980 Yıllarında Manisa İli Demirci İlçesi Halk Kütüphanesinde bir kütüphane memuru vardı sık sık ziyaretine giderdim ve her bir okuyucuya verdiği kitabı okuduktan sonra kısaca tartışırdı okuyucu ile sanki oraya gelen öğrenciler de bu tartışma işinden zevk alırdı ayrı bir görev gibi bilirlerdi. Gittiğim bir çok kütüphanede oradaki memur gibi birini hiç göremedim dersem yalan olmaz... İşte öyle candan sevecen kitap kokuları arasında kalmaktan zevk alan, öğrencilere ve tüm okuyuculara hizmet etmekten zevk alan personeller görevlendirirlerdi....
Bu yazınızın daha güzel kütüphaneler / kitaplıklar kurulmasına vesile olması temennisiyle sizi selamlıyorum.
Veysel Bey az kalsın unutuyordum, Adana Seyhan İlçesi Akkapı Şehit Kemal Yüzgeç İlköğretim Okulu'nun kütüphanesini, okul yönetimi, Karaşin Öğretmeni ve çevre sakinleri ile öğrencilerin o kütüphaneye verdikleri hizmeti de takdir etmemek imkansızdır. Bu vesileyle hizmeti geçenlere teşekkür ediyorum.
Her insanımızın biraz kitap sever olması temennisiyle...
|
|
|
Aşağıdaki formu doldurarak bu yazıyı önerebilirsiniz. * Doldurulması zorunlu alanlar
|
|
|
|
|