![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
|||
Site İçi Arama |
DÜŞLERİM-DÜŞÜNCELERİM NE YAZIK Kİ ACI GERÇEK BU
/**/
Yazar: VELİ CUMA | Tarih: 27/10/2011 | Saat: 15:50Van’da deprem oldu. Van’da kargaşa var, yağma var, talan var, yalan var. Van depreminde ölenlerin %10’ öğretmen. Van Erciş’te yıkılan binaların müteahhidinin kendi oturduğu evin duvarı çatlamadı. O müteahhit evinin bahçesine Kızılay çadırı kurdu. Ama evi yıkılan köylüye, gariban, güçsüz yoksula çadır yetişmedi. Parası olanlar 80 lira verip yağmacılardan Kızılay çadırı aldılar. Aksaklıkların sorumlusu Kızılay ilan edildi. Yardımsever vatandaşlar, iş adamları, sanatçılar galeyana geldi. Yardım yarışına giriştiler. Meblağ arttıkça cemaatlerin, PKK’nın, götürmek üzere örgütlenmiş müteahhitlerin, onların siyasetteki ve bürokrasideki uzantılarının iştahları kabardı. Nasıl götürürüz hesabına çoktan oturdular bile. Bütün bunlar yaşanırken Türkiye Azra bebeği konuşuyor. Enkazdan üçüncü gün kurtarılanlara odaklanıyor. Depremin ilk günü Deprembilimciler fay haritalarını çıkardılar. Depremin momentini tartıştılar. Türkiye’de deprem dede Işıkara’yı, Ahmet Ercan’ı, Eyidoğan’ı, Tüysüz’ü, hoterli adamı tanımayan kalmadı. Onlar konuşuyor, müteahhitler, inşaat mühendisleri odaları susuyor. Kimse böylesi felaket durumlarında yerel örgütlenmelerin eksikliğinden, onların yeterliliğini ve sürekliliğini sağlamanın gerekliliğinden bahsetmiyor. Bilen varsa söylesin. Acaba kaç okul yıkıldı Van’da? Kaç kamu binası kullanılamaz hale geldi? Daha önce yapılmış kaç deprem konutu hasar aldı? Neden bir bina karton gibi birbirine yapışırken yanındaki bina sapasağlam ayakta durabiliyor? Kimler bu yıkılan binaları yapanlar? Siyasetle ilişkileri ne? Bürokrasideki bağlantıları kimler? Neden onların yakasına kimse yapışmıyor? Neden tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyor Türkiye? Bu manzara Türkiye’ye yakışmıyor. Birilerinin kalkıp “kral çıplak” diye bağırması lazım. Beyinlerimizin 8 şiddetindeki bir depremle sarsılması lazım. Eğer fotoğrafın bütününü görmüyorsak, küçücük bir noktasına odaklanıyorsak, Eğer söylemlerimizle eylemlerimiz tutarlı değilse ve bu tutarsızlığı algılayamıyor ve sorgulayamıyorsak, İtaat etmek erdem olmuş, bilimsel kuşkuculuk rafa kaldırılmışsa “aynı hamam, aynı tas” devam eder. Türkiye daha çok acılar çeker. Kaç kişimiz farkında; artık Türkiye okullarında felsefe, mantık, psikoloji, sosyoloji okutulmadığının? Eğitimin amacının ulusumuzun ihtiyaçları doğrultusunda davranış değişikliği yaratmak değil küreselleşme sürecinde egemen güçlerin verdiği rolü oynayacak bireyler yetiştirmek haline dönüştürüldüğünün? Var mı bu yaralara parmak basan? Türkiye’de bir yağma ve soyma düzeni var. Bu düzen bir örümcek ağı gibi bütün siyasi partileri de sarmalamış vaziyette. Başı tutanlar sisteme entegre oluyor, şöyle ya da böyle sistemin sürdürücüsü konumuna geliyorlar, getiriliyorlar, gerektiğinde tasfiye ediliyorlar. Ne yazık ki acı gerçeğimiz bu. Dün Kaddafi’yle, önceki gün Mübarek’le yattık, kalktık. 24 şehidi konuşamadan, operasyonların içeriğini anlayamadan Van depremi çıktı karşımıza. Önümüze yeni bir şey getirilene kadar Van depremini konuşmaya devam edeceğiz. Van depremi yine birilerine para kazandıracak, altta kalanların, fakir fukaranın yine canı çıkacak. Ne zamana kadar? Namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olana ve karşıt örümcek ağlarını kurana kadar. ![]() |
|
|||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |